Saflığın ve masumiyetin temsili olan tek boynuzlu at miti, günümüzde kapitalist sistemin önemli bir sacayağını oluşturacak boyuta hangi ara geldi, tartışılır. Ama şöyle bir gerçek var ki “unicorn” olmak, girişimcilerin tek hayali. Pazardaki herhangi bir ihtiyacı karşılamaya yönelik yenilikçi bir ürün veya hizmet sunma gayesiyle yola çıkan ve startup olarak anılan girişimlerin tek hedefi, unicorn mertebesine erişmek. Peki, nedir bu unicorn girişimcilik? Unicorn girişim olabilmek için bir şirketin 1 milyar dolar veya daha fazla yatırımcı değerine ulaşması gerekiyor. Sektör raporlarına göre, şu an dünyada 1.200’ün üzerinde unicorn bulunuyor. Değeri 10 milyar doların üstünde olan girişimlere decacorn, 100 milyar doların üzerinde olanlara da hectocorn deniyor. Tabii bu noktada, yüksek enflasyon ve kontrollü devalüasyon yaşadığımız şu günlerde, bu paraların Türk lirası karşılığının ne olduğunu matematiği kuvvetli olanlara bırakıyorum.

Dünyadan ülkemize dönüp baktığımızda bu konuda hiç de fena olmadığımızı söylemek mümkün. Türkiye bugüne kadar iki decacorn ve birkaç unicorn çıkartmayı şimdiden başardı ve açıkçası kendi boyutundaki ekonomilere ve ekosistemlere göre oldukça iyi bir noktada. Bu iki decacorn kim diye soracak olursanız; biri Getir (12 milyar dolar), diğeri Trendyol (16 milyar dolar). Hizmet sektörüne yönelik bu iki girişimin yanı sıra, pazarda büyük bir paya sahip olan oyun sektörünü de göz ardı etmemek gerekiyor. Türkiye’nin bu alandaki ilk unicorn’u Peak Games, diğeri de Dream Games. Academia Park London isimli, Türk teknoloji firmalarının Londra ekosistemine açılmasına destek olan bir inovasyon kampüsünü hayata geçiren ve Founders Network isimli Silikon Vadisi çıkışlı global bir girişimci ağının İngiltere başkanlığını yürüten Ata Argüder, “Türkiye, özellikle oyun sektöründe dünyada hatırı sayılır bir yere sahip” diyor ve startup girişimlerde öne çıkan sektörlerin oyun dışında; sürdürülebilirlik, finans, sağlık, e-ticaret, ulaşım ve lojistik ile yapay zekâ ve makine öğrenimi olduğunu belirtiyor.