Commodore 64, Tetris, Game Boy, Pac-Man ile büyüyen bir nesilden gelip de oyun oynamayı sevmemek mümkün mü? 80’li yılların başında doğan herkesin aşina olduğu, çocukluk anılarımıza eşlik eden bu oyunlar, dijital çağa geçişimizle birlikte adeta boyut atladı. Teknolojinin büyük bir hızla gelişmesiyle günbegün grafiklerin ve hikâye örgüsünün daha da derinleştiği oyunlar, karşımıza çıkar oldu. Üstüne üstlük 90’lı yılların sonuna doğru cep telefonlarının hayatımıza girmesiyle birlikte, evde oyun konsollarına bağlı olmaktan kurtulduk ve bu alanda da, daha “mobil” hale geldik. Yaşı 40’a yakın olanlar, bir dönem herkesin cep telefonunda “Yılan” oynadığı günleri mutlaka hatırlar. Hem oyun dünyası hem de şahsi tarihimdeki en büyük kırılmalardan biri ise, akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle oldu. Aşırı kurumsal bir insanmışçasına, bütün klavyesinin bit kadar tuşlarla çevrili olduğu BlackBerry sahibiydim ve iPhone’u olan arkadaşlarımı, inanılmaz kıskandığım bir dönem olmuştu. Olay, bir arzu nesnesine sahip olmak değil, mobil oyun oynama imkânını yakalamaktı. “iPhone’um olduğunda hep oyun oynayacağım” demiştim, nitekim öyle de oldu. Ve evet, sorumluluk sahibi biri olarak iş hayatımı etkilemese de, açık yüreklilikle söyleyebilirim ki ben 41 yaşında bir oyun bağımlısıyım. Tabii ki, mevzumuz bu değil. Olay, eğlence sektörünün en önemli ayaklarından biri olan ve globalde pazar payını hızla büyüten oyun dünyasının, bugün geldiği nokta.

Newzoo’nun son raporuna göre, küresel oyun pazarının 2024 yılında 189,3 milyar dolar gelir elde etmesi bekleniyor. WGSN’in 2024 Oyun Stratejileri raporuna göreyse, küresel video oyun pazarının 2027 yılına kadar 307 milyar dolar değerinde olacağı tahmin ediliyor. Tabii bu büyümenin ve giderek daha güçlü bir pazar haline gelmenin ardında teknolojik gelişmelerin, AR ve VR alanlarında kaydedilen ilerlemelerin büyük etkisi var. Oyun sektörünün bu kadar büyük bir pazar payına sahip olmasının nedenlerini Riot Games Türkiye Ülke Müdürü Erdinç İyikul şöyle açıklıyor: “Bu büyüme yolculuğunda, birçok faktörden söz etmek mümkün. İnternet ve teknoloji alanındaki hızlı ilerlemeler, küresel ağların yaygınlaşması, mobil cihazların çeşitliliğinin artması gibi teknik etkenlerin yanı sıra, buna bağlı sosyal ve kültürel değişimler, bu alanda etkili oldu. Ağ teknolojilerinin getirdiği erişilebilirlik avantajları da, oyunların birçok farklı kitleye ulaşmasını sağladı. Diğer yandan; oyunlar artık sadece gençlerin değil, her yaştan insanın ilgisini çekiyor ve eğlencenin yanı sıra; eğitim, sosyalleşme ve hatta profesyonel bir kariyer olarak da görülüyor. Son 10 yılda espor kavramının hayatımıza tamamen girişi ve hızlı yükselişiyle, çok oyunculu oyunların popülerleşmesi de, yeni bir topluluk kültürü yarattı. Tüm bu etkenler, oyun sektörünün önemli bir ekonomik güç haline gelmesine katkı sağladı diyebiliriz.”