%100 Lauren

Lauren Rubinski’nin mücevher algısını kavrayabilmek için şu kırmızı düşünce balonunu takip edin: “Ne kadar çok, o kadar iyi.” Karşınızda sadece kendisine benzemekle ilgilenen bir mücevher tasarımcısı var.

İÇERİKLER2.png

2023 Couture Koleksiyonu.

  • TEXT Ayşecan İpek / Jewelryslang

Lauren Rubinski’nin kendi ismini verdiği mücevher markasının Instagram biyografisinde şöyle yazıyor: “Olayımız aile, kokteyller, arkadaşlarla geç geceler ve patates kızartmasını ellerimizle yemek. Ama en çok, hikâyesi olan mücevherler yaratmak.” Emoji kullanılmamış. Eğer bu röportajı yüz yüze yapıyor olsaydık, muhtemelen ilk durağımız Piknik Büfe olurdu, ardından da faux-leopar kürklerimizi giyip opera dinlemeye giderdik. Rubinski’nin hırslı bir girişimci olduğu söylenebilir; bir çanta ve poplin pijama markasının ardından, 26 yaşındayken radarını daha küçük parçalara çeviriyor ve değerli taşları tribal formlara mıhladığı, sadece piercing üzerine yoğunlaşan Pristine’le ciddi bir vızıltı yaratıyor. Rubinski’nin en kalıcı girişiminin, moda dünyasındaki tüm algıların “etki sahipleri”nin kontrolüne geçtiği bir döneme denk gelişi ise bir tesadüften daha fazlası olsa gerek...

“Love”, “Smile”, “Voyage”, “Luck”, “Always” gibi üstüne fazla kafa yormayı gerektirmeyen, renkli boncukları sloganlarla buluşturan Love Beads’i giriş; Rubinski’nin vintage mücevherleri kendi dilinde günümüze uyarladığı, İtalyan işçiliğiyle üretilen, içi boş, ultra-hafif, yine de gösteriş ve detaydan fire vermeyen altın koleksiyonunu gelişme olarak kabul edebiliriz. Peki ya sonuç? %100 Lauren. “Zamansız ve büyük parçalar... Bana göre mücevher, bir zafer kupası olmalı. Dikkat çeken, göze çarpan ama yine de bayağılaşmayan bir görsel dilin peşindeyim.” Yani bir doz İtalo-Amerikana. “The Godfather” kadınları, rugby formaları, romantik komediler, batıl inançlar, MTV... Bu Paris bazlı, Fransız markanın çoğunlukla Amerikan sanılmasının sebebi, “ne kadar çok, o kadar iyi” anlayışı olabilir. Beyaz altının sarı altınla karıştığı külçe zincirler, aynı yaratıcıları gibi tolere edilebilir dozda kabalaşmakta ve hatta küstahlaşmakta bir sakınca görmüyor. “Koleksiyonuma katacağım her parçaya, onu hayal ederek başlarım. Eski bir İtalyan filmi izlemiş, bir sergiden çıkmış ya da yolda karşılaştığım birisinin enteresan stiline vurulmuş olabilirim... Karşıma çıkan her güzel şey, bende karşı konulmaz bir yaratma isteği uyandırıyor. Hayallerden hemen sonra tekniğe geçerim; önce bir çizim, ardından 3D, ardından da elle tutabileceğim bir kalıp... Ancak bazen hayaller ve gerçekler birbirini tutmuyor. Örneğin Bruno Secret Hatching Ball’u gerçeğe dönüştürmemiz 18 ayımızı aldı, oysa ki 2022 Couture’de lansmanını yapmamız gerekiyordu.”

Giriş yapın

İçeriklerimizi okumak için giriş yapın

Hesabınız yok mu? Üye Ol