Fark ettiniz mi, artık gündemimizde sürekli bir sağlıklı olma çabası var. Adeta sadece yaşamamız artık yeterli değil gibi... Nefesimize odaklanmamız şart, yaşadığımızı bize hissettirecek türlü aktiviteler, egzersizler, rahatlamamızı sağlayacak türlü taklalara mecbur gibiyiz... Ya da böyle mi hissettiriliyoruz? Evet, yaşadığımız çağ stresi bol, temposu yüksek ve belki de zaman zaman sınırlarımızı zorluyor. İşte bu yüzden slow food, slow city gibi terimler ortaya çıkıyor. Bir an olsun durup anda kalmak ve kafayı boşaltıp kendini bulmak için meditasyonlar, nefes egzersizleri yapılıyor. Sağlıklı tabaklar, sağlık vaat eden diyetler bu yüzden bu kadar revaçta.

Hiç düşündünüz mü, bu sert, acımasız ve disiplinli duruşunuzun altında aslında neler yatıyor? Haydi kendinize itiraf edin; dimdik ve fit olmak için çok büyük çabalar sarf ediyorsunuz. Bazen fazla kilolarınızı vermek için haftalarca “kemer sıkıyorsunuz”... Gerçi konu kilo vermekse bu uğurda akıp giden zamanın pek de önemi yok aslında, ancak unutmayın ki aç kalmak sizi her bakımdan zayıf düşürüyor. Tam da bu noktada dünyada olup bitenlere baktığımızda sporun bir yaşam tarzı haline geldiğini, her geçen gün yeni bir egzersiz türünün benimsendiğini ve sağlıklı beslenmenin hiç olmadığı kadar önem taşıdığını görüyoruz. Katı rejimler günümüzde artık tabaklarla değil, yapılan sporlar, takip edilen internet sayfaları ve sosyal medyadaki filtreli influencer’larla ölçülüyor. Fransız tarihçi Alain Corbin sporun evrimiyle ilgili “Bedenin Tarihi” adlı kitabında bu alanda gelinen son noktayı şöyle özetliyor: “Günümüzde en revaçta olan şey; bedenin belirsiz, hatta riskli değişimlere kolayca ayak uydurabileceği hissiyle sınırlarla oynamaktır.” Ancak bu sadece bir trend değil. Birleşmiş Milletler’in yayınladığı “Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Amaçlar”ın 3. maddesi; Sağlık ve Kaliteli Yaşam. Bunu gerçekleştirebilmek için tıbbın ve sağlık sisteminin sağlığa bakışını –hastalık odağından çıkarak– değiştirmesi ve bireylerin kendi sağlıklarına dair sorumluluk almalarını sağlayacak bir ortam yaratmamız gerektiğinin altı çiziliyor. Bu noktada bireyler olarak bize çok iş düşüyor. Sağlımız konusunda mutlaka sorumluluk almak zorundayız. Bu da ancak sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinme yoluyla gerçekleşebilir.