Love spell
Hayatının aşkını bulmak, ruh eşiyle tanışmak... Aşkın idealize edilen bu tarafını bir kenara koyarsak eğer, birini kendine bağlamak için ne kadar ileri gidilebilir? Antik çağlardan günümüze varlığını sürdüren aşk büyüleri, yaralı yüreklere derman olabilir mi?

TEXT Zeynep Sipahi
ILLUSTRATION Ferhat Akbaba
İnsanoğlunun içinde nefret kadar güçlü bir duygu varsa, o da elbette ki aşk. Âşık olunca insanın gözü hiçbir şey görmez, damarlarında akan kanı sonuna kadar hisseder, daha cesur davranır, yaşam enerjisi öyle bir yükselir ki, gerçekten özgürce yaşadığını hisseder. Özetle aşk, insanın gözünü kör eder. Âşıkken, içinizden hiç tanımadığınız biri bile çıkabilir. Bütün bu yüksek hisler karşılıklı olunca, her şey güllük gülistanlık oluyor da söz konusu platonik bir aşksa, yasak ilişkiyse ya da sonu çoktan gelen halihazırdaki bir birliktelikse, o zaman acı ve çaresizlik hissi insanı ele geçirebiliyor. Mantığın devreden çıktığı o anlar ise, belki de en tehlikelisidir. Çünkü kaybetme korkusu, bağımlılık, intikam adı her ne olursa olsun, bu duygular insanın içini yer bitirir ve o noktada bazıları, dermanını aşk büyülerinde arar.
Günümüzde ilişkilerin çoğu, saman alevi gibi bir anda yanıp sönse de, Antik çağlardan bu yana aşk büyüleri halen varlığını sürdürmeye devam ediyor. Birçok çeşidi olan bu büyülerin çoğu, nesiller boyu aktarılan eski geleneklere ve inançlara dayansa da, her dönemin kültürel ve manevi ihtiyaçlarına uyum sağlayarak evrim geçirdiği de bir gerçek. Aşk büyülerinin kökeni, Mezopotamya ve Mısır gibi en eski uygarlıklara kadar uzanıyor. Ancak o zamanlar kullanılış biçimi daha çok; sevgiyi güvence altına almak, ilişkilerdeki sorunları çözmek veya arzulanan kişide tutku uyandırmak içindi. Antik Yunanlılar ise duyguları ve arzuları manipüle etmek için aşk iksirleri ve bağlama büyülerinin gücüne inanıyorlardı. Orta Çağ’da kilisenin etkisiyle birlikte kapalı kapılar ardında, gizli saklı yapılmaya başlanan aşk büyüleri, 16. yüzyılda cadı mahkemelerini meşgul eden mevzuların başında geliyordu. Cadı avları; kötü niyetli amaçlar için büyü yaptığına inanılanları, özellikle de aşk büyüsü uygulayanları hedef alıyordu. Kadınlar, erkekleri büyülerle etkilemeye çalışmakla suçlanıyor ve bu da, cadı mahkemelerinin idama götüren karalarıyla sonuçlanıyordu. 17. yüzyılda yaşanan Bilimsel Devrim ise aşk büyülerine dair bugünkü modern anlayışın temellerinin atıldığı dönem. Bu dönemde şüphecilik öne çıksa da, aşkın psikolojik ve duygusal yönlerine olan ilgi arttı, bu da ilişkilere bakış açılarını şekillendirdi.
Giriş yapın
İçeriklerimizi okumak için giriş yapın